-
1 bilmek
vt1) wissenbildim bileli seit eh und jebir şeyi adı gibi \bilmek ( fam) etw nur zu genau wissen2) ( tanımak) kennenbir şeyi avcunun içi gibi \bilmek ( fam) etw wie seine Westentasche kennen3) ( elinden gelmek) könneniyi ütü bilir sie kann gut bügelno ( çok iyi) Almanca/Türkçe bilir er kann (sehr gut) Deutsch/Türkisch
См. также в других словарях:
bildim (veya bildik) bileli — öteden beri, eskiden beri Sütannenin sandık odası, bildim bileli akar. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
oturmak — e 1) Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu. S. F. Abasıyanık 2) nsz Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak Bakın, hikâye zordur, acımasız ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendini bilmek — 1) aklı ve muhakemesi yerinde olmak 2) baliğ olmak 3) ağırbaşlı olmak 4) kendinin ve çevresinin bilincine varmak Kendimi bildim bileli hep bu bozuk makine seslerini duyarım. Y. K. Karaosmanoğlu 5) durum ve onuruna yakışacak biçimde davranmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bilmek — nsz, ir 1) Bir şeyi anlamış veya öğrenmiş bulunmak Bu adam, bilmek için öğrenmiş olmaya ihtiyacı olmayan, bildiğini bilen, bilmediğini de şıp diye sezen bambaşka bir insandır. H. Taner 2) i Bir bilim veya sanat dalında yeterli olmak Yani kısacası … Çağatay Osmanlı Sözlük